22 Tem SinirBilim 14.BÖLÜM – Dil
İnsanın konuşma yetisi, dil kapasitesi, kelimelerin bir anlamının olması, konuşarak anlaşabilmek falan hep ilgimi çekmiştir. Tabii bu yazıda felsefi kısma girmeyeceğiz, sinirsel kısma bakacağız. Dilin sinirsel kökenleri hakkındaki bilgimizin çoğu, beyin hasarı sonucu dil becerilerinin tamamını ya da bir kısmını yitirmiş olan afazi (dil bozukluğu yada söz yitimi) hastalarından geliyor. 1825 de Fransız Hekim Jean-Baptiste Bouillaud konuşmanın ön loblar tarafından kontrol edildiğini iddia etti. Bu görüşün yaygınlaşması biraz zaman aldı. Daha sonra 1861 Bouillaudun damadı Simon Alexandre Ernest Aubertin, intihar etmeye çalışırken ön kafatasını uçuran bir adamı incelerken, adamın konuştuğu sırada ön lobuna ıspatula ile baskı uyguladığında konuşmanın durduğunu ve baskıyı bırakmadan da devam etmediğini gözlemlemiştir.
Yine 1861de Fransız Nörolog Paul Broca konuşma yetisini neredeyse tamamen yitiren bir vakayla karşılaşmış, yanına davet etmiş ve hasarın ön lobda olduğunu gözlemiştir. Broca’nın çalışmaları beyinde bir dil merkezi olduğu fikrini doğurmuştur. 1983de yayınladığı bir makalede sağ ön lobdaki hasardan dolayı dil yetisinin hasar gördüğü sekiz ayrı durumu incelemiştir. Diğer başka raporlar ve özellikle de dil yetisinin sağ ön lobdaki hasarlardan etkilenmediğini bildiren raporlar Broca’yı 1864de dilin beynin sadece sol yarıküresinde işlendiği sonucuna vardırmıştır. Bu durum modern zamanlarda yapılan, beynin bir yarı küresinin uyuşturulduğu ve Wada Prosedürü olarak bilinen, yöntemle desteklenmiştir.
Bugün, Broca’nın beynin konuşma ile alakalı olduğunu iddia ettiği ön lobdaki bu bölge Broca bölgesi olarak bilinir.
1874’te Alman nörolog Karl Wernicke sağ lobda Broca bölgesinden farklı bir yerde oluşan hasarın da konuşma yetisini bozduğunu göstermiştir. Temporal lobun üst kısmında bulunan bu bölge bugün Wernicke Bölgesi olarak bilinir.
Bu iki bölgede meydana gelen afazi birbirinden farklıdır. Bu isimler bugün yaygın olarak kullanılsa da bu bölgelerin net sınırları belli değildir ve kişiden kişiye farklılık gösterebilmektedir.
AFAZİ ÇEŞİTLERİ
Dil ile beyin arasındaki ilişkiyi incelemek için kullanılan en eski teknik Broca ve Wernicke’nin de yaptığı gibi hastalardan faydalanmaktır.
Broca Afazisi
Her ne kadar çok çeşit afazi olsa da biz burada sadece Broca ve Wernicke afazilerini incelemekle yetineceğiz. Broca Afazisi, aynı zamanda nonfluent (akıcı olmayan) yada motor afazisi olarak da bilinir, kişinin okuduğunu yada dinlediğini anlamasına rağmen konuşmada zorluk çekmesi durumudur. Aşağıdaki David Ford’un psikoloğu ile yaptığı konuşmayı okuyunca ne demek istendiğini daha rahat anlayacaksınız:
“- Söyleyin bakalım Bay Ford’a, Hastanede ne yapıyorsunuz?
-evet, tabii ki, ben….eee… hm…. 9da….gittim…..konuştuk……2 kez…..okuduk…..yak…..yas…..eee yazdık…..pratik…..iyileşiyor…..
bu kelimeler de yavaşça ve zorlukla söyleyebilmiştir. Her kelime boğazını zorlayarak çıkıyordu sanki. Biraz pratik yaparak aslında onu anlamak daha kolaylaşıyor, ama ilk zamanlar bayağı zorluk çektim.
– ve hafta sonları eve gidiyordunuz?
– -neden, evet, perşembe hmm…, ee…., yok…., cuma.., Bar-ba-ra, eşim…..ve….ee……araba……sürüyordum….eee……
-televizyondaki her şeyi anlayabiliyor musunuz?
-he evet, tabi ki, çoğunu”
(Gardner, 1974, pp.60–61.))
Broca afazisi olan hastalar herhangi bir şeyi söylemekte zorluk çekerler, doğru kelimeyi ararlar. Kelimeyi bulmakta yaşanan zorluğa anomi (isimsiz) denir. Tuhaf bir şekilde bu hastalar haftanın günleri ve bu gibi diğer bazı şeyleri tereddüt etmeden söyleyebilirler. Broca Afazisinin karakteristik özelliği çoğunlukla isim, fiil gibi kelimelerle telgraftaki gibi kısa ve öz konuşmalarıdır, ön ekler ve bağlantılar pek kullanılmaz. Afazi dilinde dilbilgisi bakımından düzgün cümle kuramama durumuna agramatiz/dil bilgisi yitimi denir. Burada Broca agramatizmine özel bir durum vardır. Mesela Ford’un durumunu ele alırsak, kendisi “bee” yada “oar” gibi kelimeleri okuyup kullanırken, “be” yada “or” kullanmakta zorluk çekmiştir. Yani mesele kelimenin nasıl seslendirildiğinden ziyade isim olup olmamasında yatar. Bu hastalar ayrıca kendilerine söylenen şeyleri de tekrarlamakta zorluk çekerler.
Konuşmadan ziyade kavrayışlarında çok sıkıntı olmadığını söylemiştik zaten yukarıdaki konuşmadan da anlaşılıyor. Fakat sorular zorlaştıkça kavrama kapasitelerinin de çok sağlam olmadığı gözlenmiştir. Mesela konuşmadaki sorulardan kısmen daha zor olan “bir aslan kaplan tarafından öldürülmüştür, hangi hayvan ölüdür?”, “fincanı çatalın üstüne koy ve bıçağı da fincanın içine koy” gibi cümleleri anlamada zorluk çekmiştir.
Broca afazisinde görülen en büyük zorluk konuşma üretilememesidir, bu yüzden hasarın dil sisteminin motor kısmında olduğu düşünülmektedir. Dil anlaşılır fakat aynı kolaylıkla üretilemez.
Wernicke Afazisi
Wernicke afazisi kısmen Broca’nın tam tersi gibi düşünülebilir: Broca afazisinde konuşma bozuk kavrayış sağlamken Wernicke afazisinde konuşma akıcı kavrayış zayıftır,( tabii ki bu tanımlama biraz basitleştirilmiş halidir fakat kolay hatırlanabilir)
Şimdi yukarıdaki psikoloğumuz Garder’ın bir başka hastası olan Philip Gorgan ile geçen konuşmalarına kulak verelim:
“- Neden hastaneye geldiniz? dedim
– yavrum, terliyorum, çok gerginim, geçen yakalandım, tropyu bilirsin, geçen ay, çok iyi gidiyordum, iyi yükledim, ama diğer yandan, ne dediğimi anlıyorsun dimi, atlatmak zorunda kaldım,
birkaç kez araya girmeye çalıştım, fakat yorulmak bilmez konuşmayı kesmek pek mümkün olmadı. En son elimi kaldırıp omzuna koydum ve bir an sustu.
– Teşekkürler bay Gorgan, size birkaç sor….
-tabii ki, buyurun, ne isterseniz, Yapabilseydim yapardım. kelimeleri tersinden anlıyorum, buralardaki bütün berberler, ne zaman seni durdursalar konuşup dururlar, anlıyorsun dimi,…..” (Gardner, 1974, pp. 67–68.)
Görüldüğü gibi Gorgan herhangi bir kelimeyi bağlaç olsun fiil olsun kullanmakta sıkıntı çekmiyor, yani konuştuğu dili anlamasanız bir şeyler söylüyor sanırsınız, konuşması o kadar akıcı. Fakat konuştuğu dili biliyorsunuz ve konuşmanın ne kadar anlamsız olduğunun farkındasınız. Konuşma bu kadar anlamsız olunca bu hastaların okuduklarını yada dinlediklerini anlayıp anlamadıklarını anlamak da zorlaşıyor. Belli başlı emirleri yerine getirememeleri, şunu al şuraya koy gibi, Wernicke hastalarının çoğu talimatı anlamadıkları sonucuna vardırıyor. Ayrıca Broca hastalarının rahatlıkla anladıkları çoğu şeyi anlamazlar. Mesela Gorgan kartlardan belli başlı komutlar okur ve hiç de anlamış gibi gözükmezler.
Bu hastalarda ayrıca kelimelerin yanlış kullanımı daha fazla görülür. Mesela biber yerine kibar diyebilirler. Konuşmasındaki bu anlamsızlık Gorgan’ın müzik çalma ve yazma yeteneklerine de bulaşmış, yani yazdıkları da en az konuştukları kadar saçma.
Bu ve benzeri raporlardan çıkarılabilecek sonuç şudur: Wernicke bölgesi gelen sesleri anlamları ile ilişkilendiren bir köprü görevi görüyor olabilir. Yani burası bilinen kelimelerin seslerini depolayan bir anı deposu olabilir. Burasının üst seviye ses tanımlama merkezi olabileceği de söylenmiştir.
Afazi ve Wernicke-Geschwind Modeli
Wernicke, Wernicke Afazisi olarak bilinen gözlemlerini yaptıktan kısa bir süre sonra beyinde konuşmanın nasıl işlendiği üzerine bir model önermiş. Daha sonra Boston Üniversitesinden Norman Geschwind tarafından da genişletilen bu model bugün Wernicke-Geschwind Modeli olarak bilinmektedir. Bu sistemdeki kritik bölgeler: Broca Bölgesi, Wernicke Bölgesi, iki kortikal bölgeyi birbirine bağlayan aksonlardan oluşan arcuate fasciculus (yay demeti), ve angular kıvrımdır. Model ayrıca konuşmayı duyan ve konuşmayı sağlayan duyusal ve motor bölgeleri de kapsar. Şimdi iki olayı inceleyerek modeli anlamaya çalışalım.
İlk görevimiz konuşulan kelimeleri tekrarlamak. Ses kulağa geldiğinde işitsel sistem tarafından işlenir ve sinirsel sinyaller İşitsel Kortekse ulaşır. Bu modele göre duyulan şeyler, sinyaller, Wernicke bölgesinde işlenmeden anlam taşımazlar, yani ses sinyaline anlam Wernicke bölgesinde yüklenir (anlam yüklenmesi ne demek, kelimeler anlamlı olabilmesi ne garip gibi sorular kafanızda dolanıyorsa, Thomas Nagel, herşey ne anlama geliyor kitabında bu konuya da bir kısım ayırmış oradan da felsefeye dallanabilirsiniz).
Kelimeyi tekrar etmek için, kelime-tabanlı ses sinyalleri Wernicke Bölgesinden arcuate fasciculus aracılığıyla Broca bölgesine geçer. Broca Bölgesinde ses sinyalleri konuşmayı sağlayan kas hareketlerine dönüştürülürler. Broca’dan çıkan sinyaller dudakları dili vs. kontrol eden yakındaki motor korteks bölgelerine gider.
Diğer görevimiz yazılı bir metni sesli olarak okumaktır. Bu sefer gelen bilgi görsel olarak Striate Korteks ve üst düzey görsel korteks tarafından işlenir. Daha sonra görsel bilgi angular kıvrıma gelir. Burada bilgi Wernicke bölgesinde yukarıda ses sinyali geldiğinde oluşan aktiviteyi oluşturacak şekilde dönüştürüldüğü tahmin edilmektedir. Buradan sonraki işlemler yukarısı ile aynı.
Bu model Broca ve Wernicke afazisine basit bir açıklama getirir. Broca bölgesinde meydana gelen hasar konuşma üretmekte sıkıntı çıkartır çünkü uygun sinyaller artık motor kortekse gönderilemez. Diğer yandan kavrayış genel olarak sağlamdır çünkü Wernicke bölgesi hasar görmemiştir. Wernicke bölgesinde meydana gelen hasar kavramada sıkıntı çıkartır çünkü burası seslerin kelimelere dönüştüğü yerdir. Konuşma yeteneği görece hasar görmemiştir çünkü Broca bölgesi sağlamdır ve kaslara gereken sinyalleri gönderebilir.
Bu model güzel açıklamalar getirse de durumu fazlaca basitleştirmiştir ve bazı hataları vardır. Biz de zaten bu yazı dizisinde sadece yüzeysel bilgi verdiğimizden daha fazla detaya girmeden burada bırakıyoruz.
ASİMETRİK DİL İŞLEME
Dilin tek lobda daha aktif olduğu düşüncesi korpus kollasumun kesildiği ayrık beyin hastalarından gelmektedir. Bu bağlantıyı kesmek hayvanın yada insanın davranışında gözle görülür bir değişime sebep olmaz. Bu 200 milyon aksonun boş yere mi iki yarıküreyi birbirine bağlıyor sorusunu sorduruyor insana tabii.
Normal yaşamda sıkıntı çekmeseler de, ayrık beyin hastaları farklı loblara sorulan sorulara cevap vermekte zorlanırlar. Mesela yapılan deneylerde sağ loba görsel olarak gösterilen sayılar, kelimeler yada resimler zorluk çekilmeden tekrarlanırken yada tanımlanırken resimler sadece sol beyne gösterilirse denek resmi tanımlamakta zorlanmış yada bir şey görmediğini söylemiştir.
Sağ yarıküre konuşmakta zorluk çekse de bu hiç konuşamadığı anlamına gelmez, yapılan deneylere göre sağ yarıküre sayıları, harfleri ve kısa kelimeleri anlayabilir fakat sadece bunları konuşmakta sıkıntı çeker. Mesela bir deneyde deneğin sağ lobuna bir kelime gösterilmiştir, ve denek bir şey görmediğini söylemiştir. Tabii ki bu konuşan sol yarı küredir ve bir şey görmediği doğrudur, fakat eğer denekten sol elini kullanarak gördüğü resmi seçmesi istendiğinde denek doğru resmi seçer. Fakat bunun da bir sınırı var tabii ki, daha karmaşık cümlelerde bu yetenek düşer bu da sağ yarıkürenin dil kavrama yetisinin olmadığını gösterir.
BEYİN UYARIMI ve GÖRÜNTÜLEME TEKNİKLERİNİ KULLANARAK YAPILAN DİL ÇALIŞMALARI
Daha önce Penfield’in elektriksel beyin simülasyonu çalışmaları yaptığını söylemiştik. Bu çalışmalar neticesinde Penfield bir kaç bölgenin konuşmayı etkilediğini öne sürmüş. Bu etkileri üç temel kategoride toplamış: vokalizasyon, konuşma tutukluluğu, afaziye benzer konuşma zorluğu.
Ağız ve dudakları kontrol eden motor korteks bölgesini uyarmak ani konuşma tutukluklarına sebep oluyor. bu normaldir çünkü aktifleştirilen kaslar ağzı sağa sola çekebiliyor. Bu durum beynin iki tarafında da aynı sonucu doğurmuştur. Penfield ayrıca konuşmayı etkileyen 3 ayrı bölge daha bulmuştur, fakat bunlar sol tarafta bulunuyor. Bu bölgelerden biri Broca bölgesine denk geliyor. Bu bölgeye uyarı verildiğinde konuşurken, konuşma ya aniden duruyor (güçlü uyarıda) yada duraksamalar yaşanıyor (zayıf uyarı). Bazı hastalarda da kelimeleri karıştırma yada konuşmada tutukluk posterior parietal lob ve temporal lobdaki bir bölgeyi uyarınca oluşmuştur.
Bu ve benzeri çalışmaların tuhaf olan tarafı konuşmayı etkileyen beyin bölgelerinin değişmesidir, bazı deneylerde yakın bölgelerde farklı sonuçlar alınırken diğer bazı deneylerde aynı sonuçlar farklı beyin bölgelerinde alınmıştır. Buda Wernicke-Geschwind modelinde önerilenden daha esnek ve daha geniş olabileceğini gösterir.
Dil işlemenin yukarıdaki modellerin iddia etiğinden daha geniş ve daha karmaşık olduğunu beyin görüntüleme teknikleri ortaya koymuştur. Beyin görüntüleme tekniklerinden elden verilerin en ilginci dil işlenirken sağ lobun tahmin edilenden daha aktif olduğudur. Diğer başka bir deneyde kelimelere karşı verilen duyusal tepki ölçülmek istenmiştir. Bu bağlamda kurulan düzenekte, beklendiği gibi, görsel uyarıda Striate ve ekstrastriate kortekste hareketlilik gözlenmiştir ve işitsel dürtü de birincil ve ikincil işitsel kortekste hareketlilik gözlenmiştir. Fakat işin garip olan kısmı ekstrastriate korteksin ve ikincil işitsel korteksin içinde kelime olmayan dürtülere tepki üretmediğidir. Bu bölgeler duyulan yada görülen kelimeleri kodlamak için kullanılıyor olabilir.
Yani velhasılıkelam diğer bütün bölgelerde olduğu gibi dil yetisinin de sırrı henüz tam olarak çözülebilmiş değil. O yüzden daha fazla araştırma yapmaya vaktiniz kalsın diye burada kesiyorum.
Hiç yorum yok.